PDA

PDA
Pembe Domates Ağı, Logo üzerine tıklayarak PDA ana sayfasına gidebilirsiniz... "Pembe Domates Ağı" (PDA): 2006 yılında Avniye ve Mehmet Ata Tansuğ'un bir İstanbul apartmanının balkonundaki "Evde Pembe Domates Serüveni " ile başlayan; daha sonra Türkiye'deki evladiyelik ("heirloom") doğal pembe domateslere sahip çıkarak, onları yine doğal yöntemlerle evlerinin balkon veya bahçelerinde yaşatmaya karar verenlerin katılımıyla oluşan ve genişleyen toplumsal ağ...

9 Aralık 2009 Çarşamba

ARALIK AYINDA, DOMATESLER DALINDA

Kasım ayında 2009 yılının son kaydı demiştim ancak yeni bir kayıt yapma ihtiyacı duydum. Ekim ayı içerisinde balkonda saksıda ve plastik kasa içerisinde yetiştirdiğim, ancak bu yıl pek ürün alamadığım pembe domatesleri sökmüştüm ama her ihtimale karşı biraz iyi durumda olan bir bitkiyi dip sürgünlerinin çıkmasına imkan tanımak için, toprak seviyesinin biraz üzerinden keserek bırakmıştım.


Bıraktığım sürgün geçen sürede büyüdü ve çiçek açtı. Çiçek açmakla yetinmedi, havaların bir ara soğumasına karşın daha sonra düzelmesiyle meyveye durdu. Şu anda üzerinde nohut ve fındık iriliğinde iki küçük, yaklaşık 70-80 gram ağırlığında bir büyük domates var. Güneş yüzünü oldukça az gösterdiği için kızaracağını pek sanmıyorum. Buna karşın Aralık ayında domatesin üzerinde olmasının ilginç olduğunu düşündüm ve çektiğim fotoğrafları sizlerle paylaşmak istedim.


Fotoğraflar 2 Aralık tarihinde çekildi. İlk fotoğraf bitkinin üst dallarında yeni çiçekten meyveye dönüşmeye başlayan domates.


İkinci fotoğraf ise büyük ve küçük domatesler birlikte.
Meyveler halen büyümekte. Çok fazla olmamakla birlikte arada su veriyorum. Onun dışında başka birşey yapmıyorum.
Yukarıda da belirttiğim gibi güneş yüzünü fazla çıkartmadığı için kızarmanın gerçekleşeceğini sanmıyorum. Hatta bir gece gerçekleşebilecek ani bir donla, kaybedilebilirde... Ama ben yinede şu anda dışarıda balkonda tutuyorum. Son ana kadar o şekilde bekleyecek.
PEMBE DOMATES TÜRÜ OLABİLİR Mİ?
Eskişehir genelinde pazarlarda köy domatesi olarak satılan bir domates türü var.
Pembe domatese göre oldukça kalın kabuklu olmasına karşın, iç kısımları etli, sulu ve oldukça lezzetli bir domates türü. Kalın kabukları nedeniyle de nakliye koşullarına oldukça dayanıklı. Fiatıda sera domateslerine göre pahalı. Şu anda pazarda son hasatları satılmakta.
Rengi yukarıda yer alan fotoğrafta olduğu gibi açık kırmızı oluyor. Mevsim koşulları itibariyle tam kızarmadığı düşünülse bile en iyi kızarmış hali yine sera domateslerinden oldukça açık bir renkte oluyor.
Bu yıl pazara çıktığımda mümkün olduğunca bu domatesten aldım. Yeşil olanları daha çok turşuluk olarak satılıyor. Ancak biraz beklediğinde, pembe domates gibi kendiliğinden kızarıyor ve olgunlaşıyor. Salata ve söğüş olarak yemesi çok güzel. Özellikle kabuğu soyulup doğrandığında suyunu salatanın içine bırakıyor. Suyuna ekmeği ban, ye...
Kesildiğinde ise pembe domatese benzer şekilde etli ve içi dolgun bir domates.
Satıcıları ile konuşarak ayrıntılı bilgi alma imkanım olmadı ancak, görünüm ve lezzet itibariyle pembe domatesle arasında bağlantı olabileceğini düşündüm.
Bir önceki kayıtta Eskişehir Sivrihisar ilçesinde satılan pembe domateslerden bahsetmiş ve tohum aldığımı belirtmiştim. Eskişehir'in bazı merkez köylerinde de pembe domates yetiştirildiğini duydum. Bu domateslerde Sivrihisar pazarından alındı. Acaba pembe domatesler ile yakın mesafede ekilen diğer tür domateslerin melezlenmesi ile oluşmuş bir domates türü olabilir mi? Yada pembe domatesin ayrı bir türü müdür? Öyle olmasa bile değişik bir domates türünü grup üyelerine tanıtmak istedim. Görüntülerle buna karar vermek belki mümkün değildir ama bir fikir oluşturabilir. Bu konuda grup arkadaşlarımın bilgilerini paylaşmalarını rica edeceğim.
Bu domatesten oldukça bol tohum aldım. Gelecek yıl deneme amaçlı birkaç tohum ekmeyi düşünüyorum. Yine gruptan ayrıca bu domatesten yetiştirmek isteyen olursa tohumlardan gönderebilirim.

6 Kasım 2009 Cuma

2009 Yılının Son Kaydı

Uzun aralar verdikten sonra, 2009 yılının son kaydını girmek için yeniden merhaba...

İlk kez bu yıl PDA ve Isparta'dan muhtar Mesut Kabuloğlu'ndan temin ettiğim tohumlar ile pembe domates serüvenine başladım.

Saksıda yetiştirmeye çalıştığım domatesler çiçek açmasına karşın meyveye dönüş yüzdesi düşük oldu. 3-4 tanesi meyveye döndü, onlarda 50-60 gramı geçmedi ağırlık olarak.

Bir arkadaşımın bahçesine ektiğim domatesler 100/150 gram ağırlığa ulaştı. Sayı olarak ise 5-6 adeti geçmedi.

Bir meslektaşıma verdiğim 3 adet fide ise renk olarak kırmızı çıktı. Ama pembe domatesin kırmızı çeşiti. Arkadaşım ve ailesi doğal olarak çok sevdiler. Gelecek yıl için tohumları ayırdılar.

Ben ise Eskişehir Sivrihisar pazarından aldığım pembe domateslerin tohumlarından ayırdım gelecek yıl için.

Mersin'e gönderdiğim tohumlardan elde edilen fideler ise verimli olmadı. Belki iklim, belki başka bir nedenle bilemiyorum.

2009 yılı raporu bu şekilde. 2010 yılında daha farklı davranmayı düşünüyorum gruptan edindiğim bilgiler doğrultusunda.

Öncelikle toprak konusunda... Bu yıl çam ormanından aldığım toprağı kullanmıştım. Gelecek yıl bu tür bir toprak kullanmayı düşünmüyorum. Torf kullanmayı planlıyorum.

Tohum ektikten sonra çıkan fideleri 5-6. yapraklar çıktıktan sonra şaşırtmıştım. Gelecek yıl 3-4. yapraklar çıkarken şaşırtmayı planlıyorum.

19 Temmuz 2009 Pazar

Uzun bir aradan sonra merhaba...



Bloğuma baktığımda en son 9 Haziran'da pembelerin toprakla buluşmasını yazdığımı gördüm. O tarihten sonra blogu güncellememişim. Tabi bunda biraz iş yoğunluğu olsa da, birazda pembelere küsmemin (!) etkisi olmadı değil.
Evet, pembelere küstüm!
Son güncellememde tomurcukların görünmeye başladığını belirtmiş ve fotoğraflarını bloga yüklemiştim.

Aradan geçen 10-15 günlük sürede tomurcuklar yanda görüldüğü şekilde yavaş, yavaş gelişti. Hergün açtı, açacak diye baktım.

Ve sonunda tomurcuklar çiçeğe döndü. Önce biri, sonra diğeri çiçek açtı.

Ancak ne yazıkki sadece çiçek açtılar. Çiçekler solduktan sonra, grupta bazı arkadaşların başına gelen benimde başıma geldi.
Çiçek sapı bölümünden sararıp, döküldüler.
Aynı şekilde apartmanın arkasında kapıcı evinin bahçesine diktiğim pembelerde de çiçek dökülmesi oldu. Açan çiçekler meyveye dönüşmedi.

Oysa ne ümitle beklemiştim ben çiçeklenmeyi. Tüm hevesim kursağımda kaldı ve küstüm.
Sonrasında yine ümitlerle yeni çiçeklenmeleri beklemeye başladım.
Sulamayı biraz artırdım boya verdiler, suyu kıstım bu kez boyunlarını büktüler.

Yaklaşık 70-80 cm boy yaptılar, yeniden üzerinde çiçek tomurcukları oluşmaya başladı. Ancak oluşan tomurcukların içine baktığımda sanki gelişmeyecekmiş gibi duruyorlar. Tomurcukların içinde oluşması gereken sarı çiçek yaprakları çok kısa ve yeşil kapçık içerisinde kuruyor gibi geliyor bana.



En iyi gelişen pembelerim bu durumda olmasına karşın 10 gün kadar önce yaklaşık 25-30 cm boyu olan, balkon demirine bağladığım küçük bir saksıda yetiştirdiğim üç fide gelişiminde beklenen oldu. Önce küçük bir şekilde çıkan çiçek tomurcukları yavaş yavaş büyüdü ve 5'erli çiçek salkımlarına dönüştü.

Bu dönüşüm sonrasında ise çiçeklendiler. Çiçekleri özellikle takip ediyorum. Çok fazla boyunlarını bükmeden sulamalarını yapıyorum.



Solan çiçekleri dikkatle inceliyorum. Önceki çiçekler, çiçeğin boyun büktüğü sap birleşim noktasında (yanda soldaki çiçeğin bir cm üzerindeki bölüm) sararmaya başlıyor ve dökülüyordu. Ancak şu anda bunlarda bu tür bir olumsuzluk görmedim. Çiçek sap diplerinde sararma görünmüyor. Çiçeklerin açımı ve solması da normal görünmekte.
Bu gelişimde birazda son günlerdeki hava sıcaklığının azalması, hatta havanın biraz soğuması etkili oldu sanırım.
Ne diyeyim merakla bekliyorum gelişimleri...
Bu arada toprakla buluşan fideleri, ekim sonrasında gidip görme imkanım ise olmadı. Olumsuz bir gelişme olsa idi haber verilirdi diye düşünüyorum. Bir ara gidip fotoğraflarını da çekmem gerekiyor.

Bu arada daha önce plastik kasaya maydonozlarla birlikte ektiğim 5-6 adet soğandan birisi tohuma durmuştu. Ben dursun bakalım diyerek dokunmamıştım. Tohum kapçığı açıldı ve çiçeklendiler. Normalde daha fazla olur ama bunda 5-6 adet çiçek var. Hiç dokunmayı düşünmüyorum. Tohumların da oluştuktan sonra kasa içerisine düşmesi ve filizlenmesini istiyorum.

İzleyip göreceğim bakalım.

9 Haziran 2009 Salı

Fideler bahçede, balkonda bahçe ve tomurcuk haberleri



Yaklaşık üç ay süren evdeki serüvenden sonra yetiştirdiğim fidelerden bir kısmını, bir arkadaşın Eskişehir Eğriöz köyünde bulunan çiftliğinde benim için ayırmış olduğu yere 30 Mayıs tarihinde diktim.

Burası bir yamaçta, güneye bakan bir yer.

Umarım bu yer pembelerin gelişimine katkıda bulunur. 30 Mayısta dikimi yaptık ancak ondan sonra bir daha gidip bakamadım. Nedeni de oğlumun 7 Haziranda gireceği SBS sınavı idi. Fakat arkadaştan haberini aldım. Ekim sonrası hiç boynunu büken olmamış. Kısaca hepsi tutmuş.


Bahçeye 10 adet pembe domates ve 15 adet süs biberi fidesi dikmiştim.



Bu ise bahçede bana ayrılan üç karıklık bölüm. Tabi bol bol yettiği gibi boş yerde kaldı. Ancak bu sene için başka birşey ekmek için geç kaldık. Bu yılda bu kadar olsun ne diyelim.

Çiftliğe oğlum ve kızımı da götürmüştüm. Ekim sırasında oğlum bana yardım etti, fideleri dikeceğimiz çukurları hazırladı. Sonrasında can suyunu çiftlikte çalışan elemanlar ile birlikte verdik. Ayrılmadan öncede oğlum çiftlikte bulunan sibirya kurdu cinsi köpekle bir süre oynadı.

Oğlum köpekle oynar, kızım boş durur mu? Oda biz ekim yaparken yaylımdan dönen koyun ve kuzuların yanına gitti.
Bir kuzuyu çoban nezaretinde sevdi. Hayvanları çok seviyor ancak ani hareketleri nedeniyle ürküyor. Ancak kontrol altında hayvanlara yaklaşıyor.


Balkondaki tarlamdan bir görüntü. Bu ikincisi. İlk tohumları ektiğimde fotoğrafını blogda yayınlamıştım. Şu anda tohumdan çıkan soğan, dereotu, kuzukulağı net olarak görünüyor. Arada semizotu da karışmış. Onlar henüz küçük. Pek emin değilim ama birkaç tane de marul var gibi aralarında.

Dereotu bölümünün yakın çekim görüntüsü. Yakın zamanda sanırım pazardan yeşillik alma ihtiyacı duymayacağız ailece.

Maydonozlarımda bu arada oldukça geliştiler. Henüz kullanıma hazır halde değiller. Birkaç gün önce tadının nasıl olduğunu anlamak için bir sap kopartıp çiğnedim. Küçüklüğümde yediğim maydonoz rayihasını ağzımda hissettim.

Bunlar ise balkondaki pembe ve soğan köşesi. Soğanları kıskadan diktim. Salata için çillerini toplamaya da başladık. Soğan kasasının hemen yanında ise 3/4 ü sarımsak, kalan kısmı soğan olan bir kasa daha var. Ancak fotoğraf çekimi sırasında yeni ekildikleri için henüz çillenmemişlerdi. Bu nedenle ayrıca fotoğraf çekmedim.

Evet sıra geldi müjdeli habere... Yukarıda ki domates köşesinde bulunan siyah saksı ve yanındaki kasa içerisindeki duvar tarafında olan iki fide de tomurcuklar çıktı. Bunun dışında ayrıca fotoğraflarda yer almayan balkon kenarında bulunan bir saksıda ki domateste de tomurcuklar var. Ki bu domates ilginçtir. Gövde gelişimi ve yaprak gelişimi oldukça güzel olmasına karşın, boyu 15 cm. kadar. Buna rağmen tomurcuklanma başladı.

Yanda ve aşağıda diğer tomurcuklara ilişkin fotoğraflara yer verdim. Bu fotoğrafları yaklaşık üç gün önce çekmiştim. Fotoğraf çekiminden sonra da tomurcuklar biraz daha gelişti.


Biraz önce bloglarda Mersin pembelerinin hasat haberini görmüştüm. Benim Mersin'e gönderdiğim tohumlardan çıkan fidelerin yaklaşık 60-70 cm boy yaptığını ancak henüz çiçeklenme olmadığını hafta sonu öğrendim. Sanırım Mersin'dekiler suyu biraz fazla verdiler. Ben kendilerini yeniden suyu azaltmaları konusunda uyardım.


Bu arada blogda daha önce resimlerine yer verdiğim ve süs biberi olduğunu belirttiğim biber süs biberi değilmiş. Sanırım yağ biberi olarakta bilinen salçalık biber gibi bir biber. Ama bana sanki yeşil olarak kalacaklarmış gibi geliyor. Gerçi çok fazla büyümede olmadı. Bu nedenle biberin ne kadar büyüyeceğini de görüp tahmin etme imkanım yok şimdilik.
Bu arada bir önceki haberlere yorum yapan Nalan hanım, civcivi sormuştu. Maalesef sizlere ömür. Oğlum serin bir gün ısınması için kucağına almış, ancak daha sonra uyuyunca civciv altında kalarak ezilmiş.
Şu anda ise yaklaşık 15 günlük yeni civcivlerimiz yine var. Bu kez fazla kutudan çıkarttırmıyorum ev içerisinde. Bazen gündüzleri balkonda serbest bırakılıyorlar, arada ise apartmanın önünde bulunan çayırlara kızımla birlikte çıkartıyoruz.

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Yeni Haberler.

Çiçek serasından aldığım çilekler, çiçek açmış ve meyve oluşumu başlamıştı. Ancak çok fazla büyümeden çilekler kızarmaya başladı. Kokusu oldukça güzel. Mis kokulu çilek. Büyüklük olarak bundan biraz daha küçükleri "Osmanlı Çileği" veya "Dağ çileği" olarak adlandırılıyordu sanırım. Benim çilekleri cinsi arada kaldı. Ya saksıda büyüdüğü için meyve büyümesi tam olmadı, yada cinsi böyle...

Tomurcuklanmasına karşın bir türlü çiçek açmayan süs biberim sonunda çiçek açtı. Açan üç çiçek görünmekte. Gerçi süs biberi diyorum ama, öyle olup olmadığı biberler oluşup büyüyünce belli olacak sanırım. Çünkü bu biberin tomurcukları diğer bibere göre oldukça büyük idi. Çiçek şeklide diğerine göre farklı.

Maydonoz ve nane tarlamın maydonoz tarafı. Naneler biraz nazlı. Tohumları maydonoza göre daha geç çillendi.

Bu yandaki nazeninde sanırım nane olacak. Gerçi sadece maydonoz ve nane tohumu ektiğimi düşünüyordum ama tarlada o kadar çok değişik filizler çıktı ki. Sanırım semizotu bile var. Neyse artık. Tarladan yenebilecek ne çıkarsa yiyeceğiz ailece.

Buda malum tarlanın genel görünümü. Yanda 5 adet kıska soğandan çıkan taze soğan çilleri...

Bir tarla yetmedi. İkinci tarlayı sürüp ektim. Bunda sol tarafta köklü olarak kapıcımızın bahçesinden aldığım naneler var. Hemen yanında bir sıra kuzukulağı, kalan bölümün yarısı soğan tohumu, yarısı ise dereotu tohumu ekili. Bu fotoğrafı ekimi yaptığım ilk gün çekmiştim. Dün akşam itibariyle dereotu ve kuzukulağı tarafından çiller çıkmaya başladı. Soğandan henüz bir haber yok.

Bu saksıya şaşırttığım Isparta'dan muhtar Mesut Kabuloğlu'nun göndermiş olduğu pembe tohumlarından yetişen fide. Saksı biraz büyük olduğu için balkonda yere koydum. Az güneş alıyor, rüzgar değmiyor. Bence diğer fidelere göre gelişimi de oldukça iyi. Bulunduğu yerin bir etkisi varmı bilemiyorum.

Bir süre önce grupta moraran yapraklarla ilgili yazmıştım. Bu ve alttaki fide daha önceden mor yapraklı olan fidelerden.
Havaların ısınmasıyla yapraklar üzerindeki morluklar yavaş yavaş azalmaya başladı.

Yeni çıkan yapraklar ise açık yeşil renkte. Morarma belirtisi yok. Sanırım biraz soğuk alması nedeniyle morarmışlar.

Bu arada işyerinde bulunan saksıya şaşırtığım fidelerin yaprakları, çok fazla güneş görmemesine karşın (öğleden sonra 14 gibi güneş görmeye başlıyor), güneş yanığı gibi yanda görüldüğü şekilde buruşup kuruyor.

Tabi her yaprak değil. Bazı yaprakların uç kısımları bu şekilde.


Birde bu şekilde yaprak üstlerinde ve yanlarında beyazlık ve bölgesel kurumalar var. Buna karşın fidelerin genel görünümünde çok fazla birşey yok. Gelişimi iyi sayılır. Bugün deneme amaçlı olarak aydınlık ancak güneş görmeyen bir yere aldım. Yarın ve sonraki günler bir süre takip edeceğim gelişimi ve yaprakları.

Bu arada saksıya diktiğim üç adet fidede olmamasına karşın, fide poşetine şaşırttığım ve evde öğleden sonra güneş gören pencere kenarına koyduğum bir fidede koltuk oluşumu başladı. Neredeyse ilk koltuk alınacak hale geldi. Şimdilik dursun diyorum. Birkaç gün sonra alırım artık.
İşte böyle böyle... Bu arada fidelerimden altı tanesini kapıcımızın bahçesine diktim. Dikimin ertesi günü başlayan yağmur aralıklarla akşam saatlerinde olmak üzere iki gündür yağıyor. Umarım bahar yağmurları faydalı olur onlara. Bahçeye ekilen fidelerin fotoğraflarını henüz çekmedim. Bir ara çekip bloga yüklerim.

3 Mayıs 2009 Pazar

Bahçemden haberler...


İşyerimde bulunan pembelerden başlayayım. Daha önceden browni kablarına ektiğim tohumlarımı, 5-6 ıncı yaprakların çıkma aşamasında bir kısmını küçük fide torbalarına şaşırtmıştım. Bu şaşırtma sırasında iki adet fideyi ise yaklaşık 2/3 ünü toprak doldurduğum büyük saksılara aldım.


Saksılara alınan fideler ilk önce uyum süreci nedeniyle bir süre gelişimlerini durdurdular. Ancak şu anda gelişimleri bence gayet iyi. İlk kez gübreli toprakla karşılaşmış olmaları nedeniyle, sonradan çıkan yapraklarda ilk yapraklara göre daha bir büyük.



Yukarıdaki fidelerimin üstten fotoğrafları idi. Bunlarda her iki fidemin boy fotoğrafları.



Saksıdaki 1/3 boşluğu muhtemel boğazlama ve kök gelişimini sağlayabilmek için bıraktım.

Bu yıl ilk olduğu için tohumlarımı sadece torf içerisine ekmiştim. Bu nedenle fazla boy gelişimi olmadı. Gübreli toprağa geçtikten sonra gelişme arttı. Diğer bloglarda gördüğüm kadarı ile tohum ekimi gübreli toprağa yapılmış. Hatta sadece gübreye yaptığını söyleyenler var. Ankara'ya gönderdiğim tohumlar güvercin gübreli toprağa ekilmiş. Hafta içinde gördüm. Benim fidelerimin belki 3-4 katı büyüklükte idiler. Yakında çiçeğe bile durabilirler. Birşey olur, benden bilirler diye "maşallah"ı dilimden eksik etmedim. Bende kısmet olursa gelecek yıl gübreli toprağa tohumlarımı ekmeyi planlıyorum. Güvercin gübresini kapıcımızdan temin etme imkanım var nede olsa.


Bunlarda küçük fide torbalarına şaşırttığım pembeler.
Benimkiler genelde boy fakiri. Ancak fidelerin gövde kısımlarını kontrol ettiğimde oldukça sağlam, neredeyse odunsu bir yapıda olduklarını görüyorum. Önceki deneyimlerden öğrendiğim kadarı ile buda en azından bahçeye aktarım sonrasında fidelerin dayanıklı olmasını sağlıyor.

Bunlarda da yeni gelişen yapraklar diğerlerine göre daha irice...



Sıra geldi çileğime... Yada kızımın çileğine. Daha önceden 9 adet tomurcuk olduğunu belirtmiştim. Hepsi çiçek açtı ve firesiz meyve oluşumuna başladı.
Yanda ve aşağıda bir grup meyve görülmekte. Diğerleri kadraja giremedi.


Ayrıca yeni sürgünler çıkıyor ama meyve oluşumunu sağlayacak sürgünler mi, yaprak sürgünü mü şu anda belli değil.



Sevgili süs biberlerim. Onları unutmak olmaz. Oğlum bir saksıya Ocak gibi tohumları ekmişti. Ekilen tohumların hemen hepsi çıkmasına karşın, daha sonra susuz kalma sonucu, sadece ikisi yaşayabildi. Yukarıdaki daha önce filizlenmişti. Bu nedenle aşağıdakine göre daha önce çiçeklenme başladı. İlk başlarda ne olur, ne olmaz diye döllenme için bir suluboya fırçası kullanmıştım. Ancak şu anda son çiçeklerde kullanmadım ve döllenme gerçekleşti.
Sanırım hava sıcaklığı çiçeklerin döllenmesi için en uygun koşulları sağlıyor. Yaklaşık üç gündürde tamamen dışarıda duruyorlar.

Diğer biberimde de tomurcuklanma başladı ancak henüz çiçek açmadı.


Bu arada Mart ayı içerisinde tohumdan ektiğim süs biberlerinin birkaçını yaklaşık 10-12 cm yüksekliğinde bulunan ve sürekli kalmasını planladığım saksılara şaşırttım. Uyum aşaması sonrası daha hızlı gelişeceklerini düşünüyorum.


Bu evde bulunan filizlerimden ilk şaşırttığım pembe. Önceki sayfalarda hatırlarsanız küçük bir mısır konserve kutusuna aktardığımı belirtmiştim. 3-4 yaprakları çıkmak üzere idi ancak şaşırtma sonrası uzunca bir süre beklemeye geçti. 5 inci yaprağı çıkma hazırlığında iken durdu. En sonunda yeniden yapraklanmaya başladı ve şu anda 7-8 inci yapraklar çıkma hazırlığında. Alt yapraklar ile üstteki yeni çıkan yapraklar arasındaki boy farkı açıkça görülmekte.


Nane, soğan, maydonoz tarlama gelince soğan kıskaları boy vermeye başladı. Nane ve maydonozdan ise henüz bir haber yok. Yada var ama ben emin olamadım. Çünkü maydonoz ektiğim tarafta neredeyse iki mm boyutunda bir filiz çıkmış durumda ama ben başka birşeyde olabilir diye maydonoz olarak görmüyorum.


İşyerinde bulunan pembelerden eve getirdiğim ve kalıcı olacağını planladığım kaba aktardığım pembe... Aktarım yeni yapıldı. 4 gün önce. Bu nedenle gelişimde bir farklılık göremedim. Yerine alıştıktan sonra belki.
Bu arada artık tüm fideler balkona çıkartıldı. Oldukça uzun süre güneş alabiliyorlar. Şaşırtmadığım fideleri de doğrudan bahçeye, toprağa aktarmayı düşünüyorum. Meyve gelişimi belki biraz geç olur ama sağlam olur belki.


Bu arada evimizde yeni bir misafir var. Oğlum Çarşamba günü pazardan yandaki civcivi alarak gelmiş. Arkadaşı da vardı ancak öldü. Bu da koyduğumuz kasa içerisinde durmuyor. Dışarısı henüz biraz serin olduğu için, balkona da koyamadık. Kasadan atlayıp, ev halkının peşinde koşturup duruyor. Bir gün ayaklarımızın altında kalıp ezilecek diye korkuyorum.