Bugün filizlenen tohumlarımdan görüntüleri bloguma aldım.
Yanda gördüğünüz, dün akşam topraktan çıkan boynu bükük filiz. Sabahleyin bu hale gelmişti.
Artık ektiğim tohumlar yavaş yavaş topraktan kendisini göstermeye başladı.
11.03.2009 tarihi itibari ile Nalan hanım tarafından gönderilen tohumlardan Ankara ve Mersin'e gönderdiklerim dışında bana kalan 20 tohumdan 14 tanesi çimlendi.
Bunlardan 6 tanesi yukarıdaki gibi çeneklerini topraktan kurtardı. Diğerleri yandaki gibi...
Bir başka filizlenen pembe...
Bu ise ikinci pembemin, biraz daha düzelmiş hali. Yukarıda biraz da olsa topraktan yeni kurtulmanın verdiği etki ile sola doğru eğik durumda idi.
Topraktan çıkarak güneşle buluşmaya çalışan bir başka pembe.
Bir başkası...
Bu pembem, ilk yapraklarını güneşle buluşturmakta aceleci.
Ancak bunun için biraz bekleyecek. Tohumları ektiğim kabları evin güneş alan tarafında pencere kenarına koyduğumu daha önce yazmıştım. Ancak gelen e postalarda bu aşamada güneşin filizler için zararlı olabileceği belirtiliyordu. Yoğun ve sıcak bir güneş olmasa da; cam etkisi nedeniyle filizlerin güneşin etkisini daha fazla hissedebileceğini düşündüğüm için cam ile tohum kabları arasına kağıt koydum.
Böylece doğrudan güneş ışığına maruz kalmayacaklar ancak güneşin sıcaklığını da duyabilecekler.
Bu da torf içerisinde bulunan, iki kesek arasından kendine yol bulmuş. "İki dağın arasında kalmışam" türküsündeki gibi.
Hiçbir şey tohumların güneşle buluşmasını engellemiyor.
Dün akşam yeni çimlenen tohumları incelerken, üzerinde bulunan alt sol taraftaki torf parçasının üstünden kayması sonucu bunu gördüm.
Ancak bu durum yine de çimlenmeye engel olmamış. Islatılmanın verdiği nem ve sulamanın etkisi ile hemen kök salmış.
Bugünlük pembelerimden bu kadar.
Yanda gördüğünüz, dün akşam topraktan çıkan boynu bükük filiz. Sabahleyin bu hale gelmişti.
Artık ektiğim tohumlar yavaş yavaş topraktan kendisini göstermeye başladı.
11.03.2009 tarihi itibari ile Nalan hanım tarafından gönderilen tohumlardan Ankara ve Mersin'e gönderdiklerim dışında bana kalan 20 tohumdan 14 tanesi çimlendi.
Bunlardan 6 tanesi yukarıdaki gibi çeneklerini topraktan kurtardı. Diğerleri yandaki gibi...
Bir başka filizlenen pembe...
Bu ise ikinci pembemin, biraz daha düzelmiş hali. Yukarıda biraz da olsa topraktan yeni kurtulmanın verdiği etki ile sola doğru eğik durumda idi.
Topraktan çıkarak güneşle buluşmaya çalışan bir başka pembe.
Bir başkası...
Bu pembem, ilk yapraklarını güneşle buluşturmakta aceleci.
Ancak bunun için biraz bekleyecek. Tohumları ektiğim kabları evin güneş alan tarafında pencere kenarına koyduğumu daha önce yazmıştım. Ancak gelen e postalarda bu aşamada güneşin filizler için zararlı olabileceği belirtiliyordu. Yoğun ve sıcak bir güneş olmasa da; cam etkisi nedeniyle filizlerin güneşin etkisini daha fazla hissedebileceğini düşündüğüm için cam ile tohum kabları arasına kağıt koydum.
Böylece doğrudan güneş ışığına maruz kalmayacaklar ancak güneşin sıcaklığını da duyabilecekler.
Bu da torf içerisinde bulunan, iki kesek arasından kendine yol bulmuş. "İki dağın arasında kalmışam" türküsündeki gibi.
Hiçbir şey tohumların güneşle buluşmasını engellemiyor.
Yeni filizlenen bir başka tohum.
Yanda ve aşağıda ise kesek altında kalan ve tüm gücü ile bu keseği kaldırarak güneşle ilk buluşmasını gerçekleştiren pembenin görüntüleri yer almakta.
Keseği üstünden alarak büyümesini biraz rahatlatmayı düşünmedim değil. Ancak bunun doğal gelişime müdahale olabileğini, keseği kendisinin üstünden rahatlıkla atmasının gelişim ve dayanıklılığının artmasında daha faydalı olacağını düşündüğümden bunu yapmadım.
Bıraktım ki, dışarıdan bir müdahale olmaksızın kendisi başarsın ve böylece dayanıklılık geni daha da güçlensin. Zaten şimdiki hale gelebilen bir tohum, bundan sonrasını haydi haydi başarır.
Bıraktım ki, dışarıdan bir müdahale olmaksızın kendisi başarsın ve böylece dayanıklılık geni daha da güçlensin. Zaten şimdiki hale gelebilen bir tohum, bundan sonrasını haydi haydi başarır.
Bu ve aşağıdaki görüntü ise, neredeyse toprak üstünde kalmış denebilecek kadar, yüzeye yakın bir tohum.
Sanırım tohumları bir süre ıslattıktan sonra torf üzerine koyup, kokteyl kaşığı ile bastırmak suretiyle torf içerisine gömdüğüm sırada bu tohum kokteyl kaşığına yapıştı ve geri çıkış sırasında yüzeye yakın bir yerde kaldı.
Dün akşam yeni çimlenen tohumları incelerken, üzerinde bulunan alt sol taraftaki torf parçasının üstünden kayması sonucu bunu gördüm.
Ancak bu durum yine de çimlenmeye engel olmamış. Islatılmanın verdiği nem ve sulamanın etkisi ile hemen kök salmış.
Bugünlük pembelerimden bu kadar.
Bu arada muhtar Mesut Kabuloğlu tarafından daha önceden bana gönderilen ve işyerimde bulunan pembe tohumlarını da aynı şekilde browni kablarına ekmiştim. Cuma günü kızımın rahatsızlığı nedeniyle işyerinden öğleden önce ayrılmış, doktora gittikten sonra öğleden sonra Ankara'ya giderek akşam geri dönmüş ve hafta sonu işyerine uğrayamamıştım.
Pazartesi günü işe gittiğimde tohum ektiğim toprağın neredeyse tamamen kuruduğunu gördüm ve hemen suladım. Hergün sabah-akşam yaptığım sulamaların sonucunu bugün sabah gördüm. Bir tane tohum filizini yaklaşık iki mm kadar toprak dışına çıkartmış. Yukarıdaki fotoğraflardan alttan yedinci gibi ya var, ya yok.
Bu tohumları, evdekilerden iki gün önce ekmeme karşın biraz geç geliştiler. Ben, biraz ektiğim toprağın evdeki kadar iyi olmayışı ve hafta sonu susuz kalmalarının bu duruma neden olduğunu düşünüyorum.
Biraz daha bekleyip Cuma günü fotoğraf makinemi işyerine götürerek, fotoğraf çekimi yapıp, işyeri pembeleriminde fotoğraflarını blogda yayınlamayı planlıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder